Hayatta normal olarak gördüğümüz ve öyle olması gerektiğini düşündüğümüz veya düşünmediğimiz ne kadar çok nimet var. Mesela nefes alıp vermemizin otomatik bir şekilde yapılması gibi…
Nefes alıp verme fonksiyonu beyin sapı tarafından gerçekleştirilir. Beyin sapı olarak isimlendirilen kısım, Mesencephalon (orta beyin), pons (köprü) ve medulla oplongata (omurilik soğanı) gibi bölümlerden oluşur.
Son on kafa çiftinin çekirdekleri, tüm inen ve çıkan yollar buradadır. Pupilla refleksi ile yürüme ve yer değiştirme merkezi buradadır. Burası depamin salgılayan merkezleri taşır. Dolaşım ve solunum merkezleri de burada olduğu için bu bölgenin hasarı ölümle sonuçlanır. Ayrıca yutma, çiğneme, öksürme, hıçkırma hapşırma, kan damarlarının büzülmesi ve kusma gibi refleksleri kontrol eden merkezler buradadır.
Beyin sapı olarak adlandırılınca sanki sadece beynin sapı görevini gördüğü sanılan bu bölüm oldukça önemli, hayati fonksiyonlara sahip olan beynin bir parçasıdır.
Bu bölgenin bir kısmının görevini yapmaması, solunum sisteminin otomatik olarak çalışmasına engel olur. Konjenital santral hipoventilasyon sendromu adı verilen bu hastalık, doğumla veya sinir sisteminin bir bölgesinin hasar görmesiyle ortaya çıkar. Hastalığın mitolojik ismine ise “Ondine’in laneti” adı verilir.
Bu hastalık adını Viking mitolojisinde geçen tanrılar sülalesinin (!) baş tanrısı (!)
Odine’den alır. Bu mitolojide Su perisi, ölümlü bir şövalyeye aşık olur ve babasının itirazına karşın ölümsüzlüğü kaybetme uğruna şövalye ile evlenir. Sonrasında, periye sadakatsizliği sonucu şövalye, perinin babası tarafından lanetlenir ve şövalye ölümcül bir hastalığa yakalanır. Bu hastalık sonucu otomatik olarak gerçekleşen soluk alıp verme olayını bilinçli olarak yapmak zorunda kalır. Yani perinin babası şövalyeyi, aldığı her nefeste kızını hatırlaması için lanetler. Şövalye eğer uykuya dalarsa nefes alamayacak ve ölecektir.
Bu hastalıkta, otomatik olarak gerçekleştirilen ve bilinçli olarak da kontrol edilebilen nefes alma fonksiyonu, sadece bilinçli şekilde gerçekleştirilir. Hasta kişi uyuyunca bilinci kapanacak ve nefes alamayacak. Ya ölecek ya da boğulmaktan kurtulmak için nefes nefese uyanacaktır. Yukarıda aktardığımız efsanede de şövalye çok yorgun düşmüş ve günün sonunda derin bir uykuya dalarak ölmüştür.
Konjenital santral hipoventilasyon sendromu adı verilen bu hastalık 200.000 insanda bir görülen çok ender bir hastalıktır. Bu hastalıkta hastalar uyanıkken normal olarak nefes almakta, uyudukları zaman ise solunumları durmaktadır. Uyanıkken bilinçli olarak nefes alabildikleri halde, uyudukları zaman beyin sapındaki solunum merkezi çalışmadığı için solunum durmaktadır.
Yani nefes almayı düşünmeyi ve irade etmeyi gerektiren bir hastalıktır. Bir anlık dikkatsizlik veya takipsizlik, kişinin beyninin oksijensiz kalmasına ve bir bölümünün hasar görmesine ya da kişinin yaşamını yitirmesine yol açabilir. Bu hastalık yeni doğan haricinde de beyin sapındaki bir hasar, travma veya beyin kanaması sonucu da gerçekleşebilir.
Bu hastalık, “Aldığımız her nefeste Yaratanı hatırlayıp şükretsek yine de bu nimeti takdir etmiş sayılmayız” diye düşündürdü. Otonom sinir sistemi, özellikle beyin sapındaki merkezlerle, ihtiyacımız olan uyarıyı Allah’ın (CC) lütfu ile otomatik olarak ayarlar. Bizim düşünmemize ihtiyaç kalmaz. Bu geniş, kapsamlı ve samimi bir şükür gerektiren büyük bir nimettir.
Rabbimiz hakkıyla şükredebilenlerden eylesin…
Beyin sapı beynin en alt kısmındadır. (boynun hemen üstünde) Ve çeşitli bölümlerden oluşur. Nefes alma, kalp atış hızı ve kan basıncı gibi birçok hayatı işlevin gerçekleştirilmesine yardımcı olur. Görme, duyma, yürüme, konuşma ve yemede kullanılan sinirleri ve kasları kontrol eder.