HAYAT YOLDA OLMAKTIR…

Yayınlama: 01.07.2025
Düzenleme: 01.07.2025 16:15
A+
A-

“Geçmiş olan geçip gitmiştir. Geçmiş, gelmek üzeredir” Heidegger’in bu sözü,  insana ilk bakışta tuhaf görünüyor. Cümlenin ilk kısmında sorun yok, geçmiş geçip gitmiştir.

Ama peki gelmekte olmasına ne demeli? İnsanın saat zamanı ile anlattığı hikayelerin zamanı, birbiriyle örtüşmüyor.

Zaman tecrübemiz, içimizdeki hikaye ile içinde yaşadığımız daha geniş hikaye arasındaki gerilime tabi. İç deneyimimiz bize geçip gitmiş olan yılları anlatmıyor. Çizer Eflatun Nuri bir söyleşisinde şöyle bir şeyden bahsediyordu, aklımda kaldığı kadarıyla:

” Bir trenin penceresinden gözüm güzel bir kıza takılmıştı. Tren hareket edince onu daha fazla görebilmek için geriye yürüyor, tren çamından onu seyrediyordum, ta ki bir aynaya rast gelip de kendi yüzümü görene kadar. O görüntüyle birlikte genç bir delikanlı değil de altmıştı yaşlarda bir ihtiyar olduğumu fark ettim.”

Hiç kimse kendisinin yaşlandığına inanmaz. Sağlığımız yerindeyken yaşlılığın yaklaştığını tecrübe etmeyiz. Aslında yaşlanma sürecinin etkilerini algılarız. İçten içe yaşlandığımızın farkındayızdır. Ama ölüm gerçeğinden kaçmak için zamanı yok sayarız.

Varoluşsal anlamın merkezinde zaman var. Yaşanan “Her an, kırk bin yılın meyvesidir. ‘Ânı yakalamak’tan söz edilir. Â’nın oğulları’ olmaktan bahis açılır. Geçmiş, kişinin bugününün her noktasında aktif varoluşunu bilinç dışında sürdürür Ve her bir bugün dünün, şu ânın ve geleceğin bölünmez bir kümesidir. İnsan zamanı elden geçirilmiş, üzerinde oynanmış bir zamandır.

Hayatlarımız hakkında anlattığımız hikayelerle hayatımızın yönü ve akışı da değişebilir. Bugünün anlam ver metaforlarından bakarak geçmişi yeniden inşa ediyoruz. O halde geçmiş gelmek üzeredir. Zira geçmiş her zaman yeni anlamlara açıktır.

Yaşlı insanlarla yapılan çalışmalarda gösterilmiş ki, geçmiş, sadece bugünle etkileşim halinde hatırlanırsa vardır. Sözün özü, geçmiş bu günümüze hizmet edecek şekilde yeniden yapılır ve hikaye edilir.

Zaman geçiyor: “Günler gelip geçmekteler/ Kuşlar gibi uçmaktalar…”

Geçenlerde bir dostum, başka bir müşterek dostumuza uğramış, yaşça ve başça bizden ileride olanın ilk sözü. “Zaman daralıyor”  olmuş. Zaman daralıyor. İyi şeyleri yapmak için acele etmeli. Kendi ömrümüzü ve sevdiklerimizin ömrünü güzelleştirmek için yarışmalı. Bir fidan dikmeli. Kuruyan bir ağaca su vermeli. Ânın evlatları olmalı. İnsanlara tebessüm etmeli. Güzellik ve iyiliği dile getirmeli, olmuyorsa susmalı. Ölüme, o ‘küçük kıyamet’e hazırlanmalı.

Istırap, suçluluk ve ölüm. Victor Franki, bunlara ‘trajik üçlü’ diyor. Her insan hayatının bir döneminde ıstırap, suçluluk ve ölümle yüzleşir. Onlar tarafından sınanır. Onlara nasıl yüzleşeceğimiz, bu karşılaşmadan ne tür bir anlam devşirdiğimizi de belirler. Istırabını bir anlam üzere yaşayanların hayatında trajedilerden zaferler tomurcuklanır.

“Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” Suçluluk duygusu pişmanlığa  ve ötekine hizmet bilincine; ölümün kaçınılmazlığını kabullenmek, hayatı daha anlamlı kılma gayretine dönüşebilir.  Homo Paciens, Istırap insanı, ‘acıyı bal eyleyen’ insandır. Istırapta bir anlam bulabilen insanlar ona daha kolay tahammül ederler.

Kendi ölümlülüğünün, sonlu hayatının farkında olan tek varlık insandır. Bugün geçmişe ışıklarını düşürdüğünde, kendimizi ‘kader kurbanı’ olarak mı göreceğiz? Yoksa “Acılarımdan öğrendiğim bir şeyler var mı? diyeceğiz. Geriye dönüp baktığımızda, “İçimizde yaşanmadan bekleyen bir hayat”ın suçunu mu duyacağız? Yoksa “Her şey ben yaşarken oldu, bunu bilsin insanlar” mı diyeceğiz?

Istırap insan içindir. Onun tecrübesiyle büyür ve adam oluruz. Suçluluk hissi, ar damarı çatlamamış insanlar için bir nimettir. Böylece hatalarımızdan geri döner ve onu yapıcı bir oluş hamlesine çevirebiliriz. Ve nihayet ölüm, bize nasıl yaşamamız gerektiğini bıkmadan her gün hatırlatır. Istırap insanı için zafer, seferin ta kendisidir.

Hayat yolda olmak demektir. O kadar ki, geçmiş bile yerinde durmaz. Bugüne ve bugünden hareketlenir.

Istırabını bir anlam üzere yaşayanların hayatında trajedilerden zaferler tomurcuklanır. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır” Suçluluk duygusu pişmanlığa ve ötekine hizmet bilincine; ölümün kaçınılmazlığını  kabullenmek, hayatı daha anlamlı kılma gayretine dönüşebilir.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.