İnsanın yeryüzünde Adalet, Barış ve huzur içinde ‘Doğru’ bir yaşam sürmesi için gerekli olan Akıl, Vicdan, Merhamet… Hasletleriyle donatılmıştır. Bu hasletleri doğru ve yerinde kullandıkça huzur bulmuş, insani hasletlerden uzaklaştıkça da kötü ve zararlı bir varlık haline gelmiştir. Bu insani değerleri kaybetmiş, insanlık yolundan çıkmış olanlar, bencil olur ve çevrelerine zarar verirler.
Binlerce hasletten bahsedilir. Bunların başında akıl gelir ki, iyi ve kötü yönde kullanılabilir. Vicdan ise, her zaman iyiye meyleder ve kötülükten tiksinir.
Merhamet, Tüm canlılara ve çevreye yapıcı, yardımcı ve fedakârca yaklaşmaktır. İnsanların acılarını içinde hissetmektir. İnsanların acılarına ağlamaktır.
Gözyaşlarına derman, aç kalanlarla elindekini paylaşmaktır. Bazen bir kediye su vermek, bazen kanadı kırık bir kuşu tedavi etmektir.
Adalet, insana gönül rahatlığı ve topluma fayda verir. Hukukta, Adalet terazisi gözü kapalı olarak temsil edilir. Yani Hak ve Hukukta taraf gözetlemez, daima Hak ve Adaletten yana olur. Kur’an, “Anne, baba ve kardeşlerinizin aleyhine bile olsa Adaletten şaşmamamızı emretmektedir.”
Ağzımızdan düşürmediğimiz Doğruluk, Daima iyi ve doğrudan yana olmamız ve sözlerimizde tutarlı, ilkeli olmamız manasındadır. Bizim için ‘Hak ve Doğru’ olan şeyi, başkaları için de aynı şekilde bilmektir. Başkaları için ‘kötü ve haksızlık’ gördüğümüz şeyi, kendimiz için de kötü görmektir.
Dürüstlük, tüm bu ilkelerde tutarlı olmaktır. Çıkar ve şahıslara göre davranmadan, ilkesel davranmaktır. İnsanı erdemli kılan bu değerlerdir, bu hasletleri kaybeden de yaratıkların en aşağılık mahlûkları durumuna düşerler.
Bu ilkeler ırk, parti, çıkar ve şahıslara göre değişmez. Bunları ırklarına, partilerine, çıkarlarına göre değerlendirenler, insanlığını kaybetmiş sahtekârlardır. Adalet, Merhamet, Vicdan, Doğruluk, Dürüstlük…
Vasıflarını kaybetmiş olanların, sizin ırk ve partinizden olmaları size bir fayda ve yücelik sağlamaz. Bilakis çıkar ve egosu için her an sizi de akrep gibi sokabilecek güvenilmez insanlardır.
Ve bugün Filistin’de yaşananlar, sizin bu hasletlerinize ve insanlığınıza ayna tutmaktadır. Filistin’de iki ülke ve iki silahlı güç arasında bir kavga değil; kadın ve bebelerin hedef alındığı bir soykırım var. Daha önce Geliyé Zilan, Dersim, Horoşima, Bosna ve Halepçe’de yapılanlar, çok daha büyük ve sürekli yapılarak bir halk toplu olarak yok edilmektedir.
Camiler, hastaneler, Okullar, Binalar hedef alınarak, insanlar toplu katledilmektedir. Münferit ve yanlışlıkla değil; kadın, çocuk, yaralı, sağlık personeli… Siviller hedef alınarak, her gün yüzlerce masum insan katledilmektedir. Verilen rakamlara aldanmayın, tıpkı depremlerde olduğu gibi enkaz altında kalanların sayıları çok daha fazladır.
İnsanlık, Müslümanlık; Adalet, merhamet, Vicdan, Dürüstlük, Demokratlık, Devrimcilik, İnsan Hakları… Asrın ve günümüzün bu en büyük zulüm ve yaşanan acılara karşı tepkimizi ortaya koymamızı gerektirmektedir. Eğer zalim ve mazlumu, iyi ve kötüyü ırk, çıkar ve tarafınıza göre değerlendiriyorsanız, sizler güvenilmez sahtekârlarsınız.
Eğer her gün televizyonlarda canlı gösterilen bu acılar, ana ve çocukların feryatları, babaların gözyaşları… İnsani duygularınızı uyarmıyor ve hala “Bana ne” tavrı içinde iseniz, şeytanın safında insanlıktan çıkarak belanızı bulmuşsunuz da farkında değilsiniz!
Aileler dağılmış, tüm ailesini kaybetmiş küçücük yaralı çocuklar, bu kışta sığınacak yeri olmayıp yağmur altında kalanlar, açlıktan ağlayanlar; “Ey İnsanlık! Neredesiniz, duyun artık feryatlarımızı” sesleri, eğer vicdanlarınızı uyarmıyorsa, eğer bu acılara sizin ırkınızdan ve partinizden değil diye kulak tıkıyorsanız, sizler ölmüş leşlere dönmüşsünüz.
Oysa insanlık, sana düşmanlık edene bile adaletle ve merhametle muamele etmektir.