Dijital uyuşukluk…
Sosyal medya uygulamalarına olan ilgi ve bağımlılığın getirmiş olduğu en büyük tehditlerden biri de “Dijital Uyuşukluktur”[1]. Daha önce sahte cenneti uyuşturucuyla gençliğe empoze eden küresel güçler, bugün bu işi medya uygulamalarıyla yapabilmektedir. Son zamanda medya araçlarında hızlı akan görsellikler ile heyecan uyandıran arzuları kışkırtan ve salt hazlara teslim olan gençlik adeta “dijital cennet” diyebileceğimiz sosyal medya uygulamalarına sıkı sıkıya bağlanmış bulunmaktadır. Her anını, her halini story, tiktok veya reels gibi hızlı akan anlık akışlara bırakan insanlar ekranda görünmediği anları yaşanmamış görecek kadar garip bir yanılgı içine düşmektedirler.
Nesli uyuşturan ve gerçek hayattan kaçmasını kolaylaştıran, sahte cennet sunan bu teknolojilerden kurtulmak artık imkânsız gibi görünmektedir. Hızlı akan görüntüler içeresinde bilinçleri uyuşan, sabırsızlık ve konsantrasyon güçlüğü çeken, asabileşen ve sosyal izolasyonlara itilen gençlerin geleceğe dair bir plan yapması, meslek edinmesi, ev-yuva kurması da gittikçe güçleşmektedir.
Neticede medya, gençliğin her anını ekranlara taşıyarak gerçekçi ilişkileri bitirmektedir. Ayrıca enerjilerini ticarileştirip, onları marka bağımlısı yaparak küresel pazarın müşterisi kılmaktadırlar.
Gençlerin dini, kültürel ve ahlaki köklerinden kopartılarak haz ve hız merkezli bireyler haline getirilmesi, kimlik çözülmesi yanında anlam, değer ve amacı yok eden “Nihilist”[2] bir yaşamı beraberinde getirmektedir.
Nihayetinde, ekranlara hâkim olan Batılı seküler kültür tarafından insanların zihinleri gibi bedenleri de teslim alınmış görünmektedir. Ekran hâkimiyetinin özel-genel tüm alanlarda boy göstermesi aile mahremiyetini bitirdiği gibi aile fertleri arasında olması gereken ilişki biçimlerini de hızla yozlaştırmaktadır. Anne-baba-çocuk ilişkisi hiç olmadığı kadar sorunlu hâle gelmektedir. Artık aile içinde bile yüz yüze iletişim kurmak hiç olmadığı kadar azalmış durumdadır.
Kuşak çatışmaları sadece ebeveyn ile çocuk arasında değil artık kardeşler arasında bile yaşanır olmuştur. Bu çatışmaları ne yazık ki duygusal kopuşlar takip etmektedir. Bu şekliyle toplum ve aile kontrolünden çıkan yeni nesil için söylenecek çok şey olsa da yapılabilecekler maalesef çok sınırlı kalmaktadır. Böylelikle toplumun en küçük birimi olan ailenin çözülmesi, sosyolojik anlamda toplumsal dağılmanın en büyük göstergesidir.
Bugün geldiğimiz noktada, Batı’nın hazza ve gösteriye dayalı kültürü, her geçen gün daha fazla taraftar kazanmakta, geleneksel değerleri kendine benzeterek dönüştürmektedir. Batı medeniyetinin tüketime ve gösterişe dayalı haz medeniyeti köksüz olsa da taraftarlarını her gün daha çok etkisi altına alarak önüne çıkan tüm değerleri kendi potasında eriterek dönüştürmektedir.
Dev adımlar ile üzerimize gelen bu tehlikeye karşı bilinçlenme yanında yapılabilecekleri masaya dökerek tüm kesimler ile etkin bir işbirliğine ihtiyaç vardır. Bu küresel etkiye karşı koymak, sadece eleştiriyle değil, aynı zamanda ahlaki içerik ve değer temelli alternatif medya üretimleriyle mümkün olacaktır.
Nihayetinde; gençliğin medya aracılığıyla yönlendirilmesi, sosyolojik anlamda sadece bir “kültürel saldırı” değil, aynı zamanda bir “kimlik inşası savaşıdır”. Artık çağımızın savaş konseptleri medyanın yaygınlık kazanmasıyla boyut değiştirdi. Fiziksel işgal yerini zihinsel ve psikolojik işgale bıraktı. Milyonlarca “bot hesaplar”[3] üzerinden algılarımız manipüle edilmektedir.
Özellikle yeni neslin hedef alındığı bu manipülasyonlarda ekran fenomenleri üzerinden Batılı seküler kültür rahatlıkla empoze edilmektedir. Gerçeklik algısı da ekranların hızlı akan ışıltılı dünyası arasında kaybolup gitmektedir. Gördüğümüz veya duyduğumuz şeylerin doğruluğuna karar veremeyecek bir içerik bombardımanı altındayız. Bu yeni işgal modeline karşı etkili bir mücadele için kolektif bir eylem birliğini ihtiyacımız vardır. Konuyla ilgili devlet kurumları önderliğinde sivil toplumu da kapsayacak planlı eğitimler, eleştirel medya okuryazarlığı yanında kendi dini ve kültürel değerimizi merkeze alan inşa süreçlerini vakit kaybetmeden ana gündemlerimizde yer edinesini sağlamak hayati bir önem arz etmektedir.
[1] Dijital Uyuşukluk (Cybersickness): Denge kaybı, gerginlik, terleme, sersemlik, baş dönmesi, konsantrasyon güçlüğü.
[2] Nihlizm: Kelime anlamı hiççiliktir. Nihilistler, ahlak, erdem, sorumluluk gibi tüm toplumsal değerleri reddederler. Onlara göre insanın var olması tamamen tesadüfidir ve herhangi bir dayanağı yoktur. (TDK)
[3] Bot Hesap: İngilizce robot kelimesinin kısaltması olan “bot”, gerçek bir sosyal medya hesabı gibi davranan ama bir algoritma tarafından yürütülen sosyal medya hesaplarını ifade ediyor.