Kesret, çokluk demektir.
Vahdet, birlik,
Tevhid ise birleştirme, bir araya getirme, birlikte düşünme anlamındadır.
“Binlerce taş” sözü, ‘kesreti’ yani çokluğu ifade eder. Bunların tevhid edilmesi, bir araya getirilmesiyle bir cami inşa edildiğinde kesretten vahdete geçilmiştir. Artık o cami, ‘binecek taş’ değil, bir binadır.”
Kelime-i tevhidde, Allah’ın bütün isimleri ve sıfatları birlikte düşünülür. Yani, “La ilahe illallah” denildiğinde, “Allah’tan başka hak Mabud yoktur” mânası yanında, “O’ndan başka Hâlık, Mâlik, Rezzak, Şafi.. yoktur” mânaları da hatıra gelir. ‘Allah’ lafzı, bütün ilâhi isimleri ifade ettiği için, kelime-i tevhid’de bütün Esma tecellileri toplanır ve bu isimlerin tek sahibi olan Allah’tan bilinir.
Hayat tevhidin bir cilvesidir. Yani, bu muhteşem kâinatın sayılamayacak kadar çok yapı taşları vardır. Ama sonunda bu âlem, hayat meyvesi verecek bir ağaç olarak yaratılmıştır. Hayatı düşünen insan, bu harika eser ancak bu kâinatın Hâlık’ına mahsustur. Hayatı ancak Allah yaratabilir, hükmüne varır. Kesret âlemi olan bir kâinat, şecere-i hilkat denilen bir tek ağaç olarak düşünüldüğünde ‘kesretten vahdete’ gidilmiş olur. Bu ağacın tamamı hayata hizmet ettiği cihetle de hayat, ‘bir cilve-i tevhid’ taşımaktadır.
****
Öte yandan, “Hayat dahi, pek çok sıfattan yapılmış bir hakikattir” (Sözler) cümlesinde, hayatın çok harika bir yönüne işaret edilmiştir.
Kâinat hayata hizmet etmekle vahdete erdiği gibi, bu kâinatın en son ve en mükemmel meyvesi olan insanda da bu gerçek bir başka şekilde kendini gösterir. İnsan, bütün organları, hücreleri ve atomlarıyla bir ‘kesret âlemi’ iken, bunların tamamının hayatın etrafında toplanması ve bir tek ruha hizmet etmesiyle, bu kesret âlemi ‘vahdete’ ermiş ve ‘insan’ olarak adlandırılmıştır.
SATIR ARASI
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Ey iman edenler! Allah için Hakkı ayakta tutun. Adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır” (Maide Suresi, 8. ayetin meali)
Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, birbirinizin gıybetini yapmayın.” (Hucurat suresi 12 ayetin meali)
Cenab-ı Hak buyuruyor:
“Zulüm edenlere destek olmayın. Yoksa ateş size de dokunur.”. (Hûd Suresi, 113)
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu:
“Zandan sakının. Çünkü zan yalanın ta kendisidir. Birbirinizin konuştuğuna kulak kabartmayın, birbirinizin özel hallerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” (Tirmizi)
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurdu:
“Kim bir ilmi öğrenmek için yolculuğa çıkarsa, henüz adımını atmadan günahları bağışlanır.” (Camiü’s- Sağir)
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurdu: “Allah’ın sözünün diğer sözlere üstünlüğü, Allah’ın, yarattıklarına olan üstünlüğü gibidir.” (Tirmizi)
Bediüzzaman said Nursi:
Merak, musibeti ikileştirir, maddi musibeti kalpte de yerleştirmek için bir kök olur. Hem kadere karşı bir nevi itiraz ve tenkidi ve rahmete karşı bir nevi ithamı işmam eder.
KEMAL SAYAR’DAN ÜÇ TESBİT:
1- Telaş ruhu tüketir, hayatı hızlandırarak değil derinleştirerek anlamlı kıl…
2- Anlam bağ kurmaktır. Sende yitik olanı yeniden bulabilirsen dünyayı da imar edebilirsin.
3- Derdini sev, kaderini sev, sana kuyuların karanlığından sonra aydınlığı göstereni sev.