EĞİTİMDE BATMAN İÇİN BİR UMUT ÇAĞRISI

Yayınlama: 21.09.2025
A+
A-

​Gazetecilik, bilginin sadece haber vermek için değil, aynı zamanda toplumun ortak sorunlarına ışık tutmak ve çözüm yolları aramak için de kullanılan bir meslektir. Bu anlayışla, geçtiğimiz günlerde Ercan Arslan’ın eğitim döneminin başlangıcında kaleme aldığı köşe yazısı hem dikkat çekici hem de yetkililer için önemli bir uyarı niteliğindeydi.

Doğrusunu isterseniz Batman hem ekonomi hem de kültürel anlamda zengin olmasına rağmen eğitimde bir türlü kaliteyi yakalayamıyor.

EĞİTİMDE YENİ BİR LİDERLİK MODELİ

​Her şeye rağmen Batman Valisi Ekrem Canalp’ın eğitime verdiği büyük önem ve bu konudaki hassasiyeti, bizi umutlandırıyor. Sayın Valimizin liderliğinde, eğitimdeki kangren olmuş sorunlara cesurca bir neşter vurulabileceğine inanıyoruz. Biliyoruz ki, bir ağacın çürük dalları kesilmedikçe, yeni filizlerin yeşermesi mümkün değildir.

Sayın Valimiz Ekrem Canalp’ın “Eğitim Şehri Batman” mottosuyla ortaya koyduğu yeni hedef, ilimizin geleceği için büyük bir iddia taşıyor. Bu iddianın geniş ve derin bir tabana yayılmasıyla, Batman’ın eğitimde yeni bir sayfa açacağına inanıyoruz.

Özellikle göreve geldiği ilk günden itibaren ilimizin eğitim sorunlarını iyi analiz ettiğini düşündüğümüz İl Milli Eğitim Müdürü Yaşar Ciğer’in, Batman’ın eğitim modelini zirveye taşıyacağı konusunda umutluyuz.

Ciğer’in eğitimdeki eksiklikleri yerinde tespit etme çabası, bu inancımızı pekiştiriyor. Sayın Valimiz ve diğer kurumsal paydaşlardan alacağı destekle, tam bir uyum içinde çalışarak şehrimizin bu en önemli meselesinde çok büyük bir mesafe kat edeceğine inanıyoruz.

Bu neşterin en önemli araçları, yapılacak çalıştaylar, okullara düzenlenecek anlık ve gayri resmi ziyaretler ve velilerle yapılacak samimi toplantılardır.

Sahadaki gerçekleri görmeden, sorunların köklerine inmek mümkün değildir. Tıpkı başarılı eğitim modelleriyle öne çıkan iller gibi, Batman da bu tür proaktif adımlarla bir atılım gerçekleştirebilir.

Örneğin, son yıllarda LGS Sınavında 1’lik dilime giren öğrenci sayısının en yüksek olduğu iller sıralamasında eğitimde önemli başarılar yakalayan Eskişehir, Gaziantep, Kırşehir, Kastamonu, Konya ve Kayseri gibi illerin sırrı, sadece bütçelere değil, aynı zamanda yöneticilerin sahadaki varlığına ve eğitim paydaşlarıyla kurduğu güçlü iletişime dayanıyor.

Vali Ekrem Canalp’ın liderliğinde yapılacak bu tür çalışmalar sayesinde, sadece LGS ve YKS başarı puanlarımız yükselmekle kalmayacak, aynı zamanda Batman’ın eğitim haritasında hak ettiği yere ulaşması sağlanacaktır. Bu, yöneticilerimiz için sadece bir görev değil, aynı zamanda Batman’ın geleceğine atılan en kıymetli imza olacaktır.

YAŞAR CİĞER SADECE BİR BÜROKRAT DEĞİL

Ercan Arslan’ın da köşe yazısında belirttiği gibi, 2025-2026 eğitim ve öğretim yılı, bazı okullarda ne yazık ki ezberlediğimiz sahnelerle başladı. Perdeler açıldı, yeni müdürler geldi, konuşmalar yapıldı ve ders kitapları masalara konuldu, ancak sahne değişmedi. Hatta bazı öğretmenler, yeni kitap siparişi verme telaşıyla, devletin sağladığı kitapları göz ardı etti.

Dolayısıyla, eğitimdeki köklü sorunlar, okullara atanan yeni öğretmenler, müdürler veya müdür yardımcılarıyla çözülemedi. Çünkü asıl sorun, isimlerde değil, bizzat sistemin kendisinde yatıyor.

Zihniyet değişmedikçe, aynı müdür yardımcıları, şube müdürleri ve okul müdürleri ile gerçek bir dönüşüm beklemek, bir hayalden öteye geçemeyecektir.

Takip ettiğim kadarıyla yeni atanan İl Milli Eğitim Müdürü Yaşar Ciğer, eğitimde yaşanan sorunlara sadece bir bürokrat penceresinden bakmıyor; bizler gibi bir veli, bir baba yüreğiyle yaklaşıyor. Bu durum, eğitim sisteminin kronikleşmiş yaralarını sarmak için bir umut ışığı yakıyor. Tıpkı bir cerrahın sadece bilimsel bilgiyle değil, aynı zamanda hastasına duyduğu şefkatle neşteri kullanması gibi, Sayın Müdür’ün de bu sorunlara daha insani ve kalıcı çözümler getireceğine inanıyoruz.

Bu yaklaşım, sadece sistemin aksayan yönlerini düzeltmekle kalmayacak, aynı zamanda sahada yaşanan sıkıntıları daha derinden anlamayı ve her bir öğrencinin, her bir velinin feryadını duymayı mümkün kılacaktır.

NEREDE O ESKİ EĞİTİM?

​Teknoloji çağına girmeden önce, bu topraklarda yetişen Mehmet Şimşek, Zekeriya Kaya, Halil İbrahim Kırşan, Prof. Dr. İdris Demir, Prof. Dr. Yusuf Baran ve sayamadığım birçok isim devletin ve özel sektörün en önemli kademelerinde halen görev alıyorlar.

Onları yetiştiren öğretmenler, sadece bilgiyi aktaran değil, aynı zamanda hayatı öğreten birer bilgedeydi. Onlar, bu millete karşı vazifelerinin farkındaydılar. Bir bahçıvan gibi, her fidanın farklı bir bakıma ihtiyacı olduğunu bilir, her öğrencinin ruhuna dokunurlardı. Öğretmenlerimiz güçlüydü çünkü öğrencilerini birer birey olarak görüyor, onların sadece zihnini değil, karakterini de inşa ediyorlardı.

Oysa şimdi, o çınarların yerini maalesef teknoloji bağımlılığı alıyor. Sınıflarda hem öğretmenler hem de öğrenciler, avuç içi kadar bir ekrana hapsedilmiş durumda. Bilginin sonsuz denizinde kaybolmuş gibiler. Öğretmenlerimizin büyük bir kısmı özveriyle çalışsa da bu dijital deniz bazen hepimizi yutmaya başlıyor. Veliler de o eski disiplinli ruhu kaybetmiş gibi, çocuklarının ödev takibini eskisi kadar yapmıyor. Unutmayalım ki bir toplumun geleceği, sadece okullarda değil, evlerde de inşa edilir.

Elbette bu yaklaşım toptancı bir eleştiri değil. Bugün hala o eski ruhu taşıyan, pırıl pırıl, idealist öğretmenlerimiz var. Ancak topyekûn bir silkelenmeye, bir kendine gelmeye ihtiyacımız var.

SORUNLAR DEĞİL, ÇÖZÜM ODAĞI

​Evet, Ercan Arslan’ın köşe yazısı, eğitimdeki kangren olmuş sorunlara doğru bir şekilde parmak basıyor: bazı kibirli yöneticiler, velilere karşı takınılan soğuk ve dışlayıcı tavırlar, çocukların umutlarıyla oynayan öğretmen tayinleri ve ailelerin belini büken kaynak kitap çilesi. Bu sorunlar, sadece Batman’a özgü değil, tüm Türkiye’nin ortak derdi. Ancak Batman’da yaşayan bir gazeteci olarak, bu gözlemlerin ve eleştirilerin yerel ölçekte ele alınması, sorunun çözümüne giden önemli bir adımdır.

KAYNAK MESELESİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇÖZÜM

​Köşe yazısında en çok vurgulanan konulardan biri de eğitimdeki kaynak yetersizliği. Zorunlu bağışların yasal statüye kavuşturulması tartışması, aslında bu yetersizliğin bir sonucudur. Okulların temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için zorunlu bağışa mahkûm olması, sistemin ne kadar kırılgan olduğunu gösteriyor.

Bu kısır döngüden kurtulmak için artık “üzümün çöpü, armudun sapı” tartışmalarını bir kenara bırakıp, Vali Ekrem Canalp liderliğinde kütüphanecilikte bina ettiğimiz Seattle modeli gibi sürdürülebilir finansman modellerini konuşmalıyız. Gelişmiş ülkelerde uygulanan modelleri inceleyip, Batman’a özgü yeni bir model oluşturabiliriz. Örneğin, yerel yönetimlerin eğitime daha fazla destek vermesi, mezunların okullarına bağışta bulunması ve özel sektörün mesleki eğitime yatırım yapması gibi adımlar atılabilir.

Unutmayalım ki, eğitim bir ülkenin onurudur ve bu onur, sadece devletin değil, toplumun tüm kesimlerinin ortak sorumluluğundadır. Öğrencilerimiz, sadece anne babalarının değil, ülkemizin de en değerli varlıklarıdır. Onlara hak ettikleri eğitimi sunmak, geleceğimizi inşa etmek demektir.

Eğitimdeki dönüşüm ne tek bir valinin ne de tek bir müdürün omuzlarına yüklenecek kadar hafif değildir. Bu, velisinden öğretmenine, öğrencisinden yöneticisine kadar, tüm şehrin topyekûn bir seferberlik ruhuyla harekete geçmesini gerektiren, bir memleket meselesidir.

‘Söz konusu eğitimse gerisi teferruattır’ söylemini, somut adımlara dönüştürme dileğiyle…

Kalın sağlıcakla…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.