Kızılcahamam’da düzenlenen ve teması “Milletin Gücüyle Sınırları Aşan Liderlik” olan kamp, sadece bir sloganın ötesinde; Türkiye’nin yakın siyasi tarihine damga vuracak bir dönüm noktasına ev sahipliği yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın burada yaptığı tarihi konuşma, hem 40 yılı aşkın süredir devam eden terör belasına hem de bu topraklarda yaşayan herkesin kalbindeki beklentiye güçlü bir yanıt niteliğindeydi.
“Dün itibarıyla 47 yıllık terör belası sona erme sürecine girmiştir. Büyük ve güçlü Türkiye’nin şafağı söküyor.” sözleriyle verdiği müjde, siyasi literatürde sadece bir beyan değil; aynı zamanda bir çağrının, bir vizyonun ve bir zihniyet dönüşümünün ilanıydı.
Bu açıklama, sadece bugüne değil, geçmişin yüküyle bugünü şekillendiren tüm kırılma anlarına da bir göndermeydi. Erdoğan’ın konuşmasında yer verdiği Beyaz Toroslar, faili meçhuller, yakılan köyler, Diyarbakır Cezaevi, zorunlu göçler ve Kürtçe yasakları gibi başlıklar, devletin kendi iç muhasebesini yaptığını da ortaya koyuyordu. Erdoğan bu konuda oldukça netti:
“Bunda elbette devletin bazı yanlış uygulamalarının da payı vardı. Beyaz Toroslar, faili meçhuller, Diyarbakır Cezaevi bunlardan biriydi. Yakılan köyler, bir gecede göçe zorlanan insanlar, evladıyla cezaevinde Kürtçe konuşamayan analar… İşte bu yanlış uygulamalardan biriydi. Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri, terörü bitirmek yerine tam tersine körükledi, büyüttü, terör örgütüne istismar edeceği elverişli bir zemin sundu.”
Artık bu mesele sadece güvenlik odaklı değil, vicdanı ve sosyal hafızayı gözeten bir yaklaşımla ele alınıyor.
Erdoğan, bu yeni sürecin tersine çevrilemeyeceğini belirtti ancak önemli bir uyarıyı da ekledi: “Sular tersine akmaz. Akarsa da gereğini yaparız.” Bu cümle, liderliğin kararlılığını ve sürecin sulandırılmasına müsaade edilmeyeceğini açıkça ortaya koyuyordu.
En dikkat çekici bölümlerden biri ise Türk, Kürt ve Arap halklarının kardeşliği üzerine yaptığı vurgu oldu. Bu üç unsurun geçmişte birbirine düşman edilmek istendiğini ama artık yeni Türkiye’de bu oyunun tutmayacağını net bir dille ifade etti. Erdoğan, “Kimse korkmasın, kimsenin zihninde soru işareti oluşmasın. Türkiye’nin onurunu, gururunu çiğnetmeyiz” diyerek, süreci sabote etmek isteyen odaklara da gereken yanıtı verdi.
İç siyasete dair dikkat çekici bir çıkışı da vardı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın. İlk kez, DEM Parti’yle ilgili açık bir iş birliği sinyali verdi. Şu sözleri, yeni bir dönemin habercisi gibiydi:
“Şimdi AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, DEM… Biz en azından üçlü olarak bu yolda beraber yürümeye karar verdik. Derdimiz var, dertliyiz; derdimiz olduğuna göre, dertli olduğumuza göre, el ele verdiğimize göre Allah’ın izniyle biz bu engelleri aşarız.”
Bu ifadeler, sadece terörle mücadelede yeni bir birlik ruhuna değil; aynı zamanda sivil anayasa hedefine giden yolda ortaya çıkan yeni bir zemine de işaret ediyordu.
Konuşmanın en duygusal bölümü ise şehit ailelerine ayrıldı. “Şehit annelerinin ve babalarının ellerinden öpüyorum” ifadesi, bu ülkenin bedel ödeyen evlatlarına duyulan vefanın göstergesiydi.
Cumhur İttifakı ortağı Devlet Bahçeli’nin de bu sürecin mimarlarından biri olarak konuşmada sıkça anılması, yürütülen stratejinin çok sesli bir mutabakata dayandığını gösterdi. “Birlikte başardık” vurgusu, iktidar bloğunun bu meselede yekvücut olduğunu kanıtladı.
Kampın ardından en somut yansımalardan biri Batman’da yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı “Her sokak, her hane ay yıldızlı bayrağımızla donatılmalı” çağrısına, AK Parti Batman İl Başkanlığı anında karşılık verdi. İl Başkanı Hüseyin Şansi öncülüğünde, kent merkezindeki esnafa Türk bayrakları dağıtıldı. Şansi’nin şu sözleri sürecin ruhunu yansıtıyordu:
“Cumhurbaşkanımızın liderliğinde terörün bittiği, huzurun egemen olduğu bu güzel dönemde bayram sevinci yaşıyoruz. Bu sevinci, şehrimizin her köşesini ay yıldızlı bayrağımızla süsleyerek taçlandırmak istiyoruz.”
Bayrak dağıtımı sırasında vatandaşların gösterdiği coşku, Batman’ın bu sürece hazır olduğunun en açık kanıtıydı. Evler, dükkânlar, caddeler Türk bayraklarıyla donatıldı; şehirde milli birlik ve beraberlik ruhu adeta elle tutulur hale geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında altını çizdiği bir başka önemli nokta da buydu: Terörle mücadele sona erdiğinde, artık enerjimizin kalkınmaya, kaynağımızın refaha harcanacağı bir döneme giriyoruz. “Kaynaklarımızı terörle mücadele için değil, kalkınma için seferber edeceğiz.” ifadesi, bu yeni dönem için yol haritasının da ana başlığıydı.
Bugün, Türkiye sadece terörü bitirmekle kalmıyor; aynı zamanda geçmişin acılarıyla yüzleşerek, ortak bir gelecek inşa ediyor. Bu geleceğin adı “birlik”, simgesi “ay yıldızlı bayrak”, teminatı ise milletin gücünden doğan liderliktir.
Evet, bu toprakların acılarını da sevinçlerini de omuz omuza yaşadık. Şimdi sıra, ortak bir geleceği birlikte inşa etme iradesinde. Ay yıldızın gölgesinde, kardeşliğin sıcaklığında ve sağduyunun rehberliğinde; daha huzurlu, daha adil ve daha güçlü bir Türkiye’ye hep birlikte yürüyeceğimize olan inancım tam. Cennet vatanımıza ve necip milletimize barış dolu yarınlar diliyorum.