TÜRKİYENİN YENİ VİZYONU: YÖNETİŞİM

Yayınlama: 02.05.2025
Düzenleme: 02.05.2025 14:12
A+
A-

21 yüzyılda yeni devlet yönetimlerinin, artık temsili olmak dışında yüksek katılımın arzu edildiği bir üst aşamaya geçtiğini söyleyebiliriz. Avrupa demokrasilerinde uygulanmaya başlanan, adına “Yönetişim” denen ve birlikte yönetim anlayışının Türkiye’nin devlet yönetiminde (devlet-halk buluşmalarından) benimsemiş olduğunu anlamaktayız.

Temsili yönetimin sorunları biriktirdiği, seçimden seçime halkın iradesini ortaya koymasından dolayı arada geçen uzun bir zaman dilimi içinde sorunların içinden çıkılamaz bir aşamaya geldiği görülmektedir. Bu da toplumsal uzlaşıyı azalmakta ve halkın alınan kararlar ile ilgili aidiyet kurmasını zorlaştırmaktadır.

Üniter devlet yani merkeziyetçi yönetimde ben her şeyi senden daha iyi bilirimci devlet anlayışıdır. Geçen yüzyılda böyle bir anlayış ile devletler yönetildi. Ama artık bilgi ve iletişim çağında halkın iradesini sadece sandıktan sandığa tecelli etmesini beklemek ciddi sorunlara yol açmaktadır.

Bir önceki çağı iliklerine kadar yaşayan ve bize önemli bir projeksiyon sunan Necip Fazıl’ın bir şiirinde “Çatık kaş hükümet dedikleri zat…” dizeleri o günkü halimizi özetler niteliktedir.

Devlet üstenciydi, çatık kaştı, halkının talepleri değil devletin taleplerini önemli kabul eder hatta kutsardı. O günden bugüne çok şeyler değişti. Ünlü filozof Heraklitos’un değişimin zorunlu koşullarını anlatırken söylediği; “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız” sözü değişimin keyfi olmaktan çok doğal ve büyük bir zorunluluk olduğuna dair görüşüydü.

Evet, bugün demokrasimiz emekleme dönemini geride bıraktı, ayakları üzerinde durmaya başladı ve artık koşma aşamasına geldi. Aslında genetik köklerimizde de halkın memnuniyetini hakkın memnuniyeti olarak kabul etmiş bir inancın varisleri olarak bizden olanı biz yine başkasından özentiyle alma durumunda kaldık maalesef.  Halktan alınan temsiliyet yetkisini yine büyük bir emanet olarak kabul etmek ve onu heba etmemek yine köklerimizden gelen bir hasletti.

Fakat gel gör ki geçen yüzyılda çok şey kazandığımızı söylesek de pek çok şeyleri de kaybettiğimizi itiraf etmek zorundayız.

Fakat kayıplarımızı anarak artık bir yere gidemeyiz. Yeni olana, doğru olana ve hak olana yürümek ve doğrultuda bütünleşmek zorundayız. Bu uğurda kaybedecek değil bir yılımız bir günümüz hatta bir anımız bile yoktur.

Ülkemizdeki son siyasi gelişmeler belli bir köşede kalarak kronikleşmiş hatta dikkate alınmadığı için katılaşarak urlaşmış sorunların çözüm vakti geldi geçiyor.

Sayın Bahçeli’nin barış eli uzatmasıyla TBMM’de başlayan ve akabinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın tam destek vermesi ile olumlu bir zemin bulan müzakerelere DEM Partisi ve İmralı’da tutuklu olan Abdullah Öcalan’ın da sürece dâhil olmasıyla ülkemize bahar ikinci defa gelmiş oldu. Bu olumlu gelişmeler geleceğe dair bizlere büyük bir ümit ve sevinç verdi. Bunun devamında başlayan katılaşmış kutupların çatık kaşlarını aşağı çekmesi ve hatta gülümsemesi bu konuda büyük bir merhale kat ettiğimizin işareti olmaktadır.

Geçmişte sendika başkanlığı yaptığım, toplumsal mutabakat konusunda uzun yıllar birçok toplantıda beraber olduğumuz Cumhurbaşkanı danışmanı ve Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Sayın Ayhan Oğan beyin geçmişte de birçok devlet-halk buluşmalarında yaptığı öncülüğünü her zaman takdir etmişimdir.

Son olarak yine kendisinin öncülük ettiği “Türkiye Sohbetleri: Cumhuriyetin 100. Yılı Türkiye Yüzyılı Vizyonu” başlığı altında Batmanın güzide Sivil Toplum Kuruluşlarıyla yapılan istişare toplantısı, gerçekten devletin artık çatık kaşlarının yerini gülümseyen bir yüze bıraktığı konusunda diğer sivil toplumcu arkadaşlar ile mutabık olduğumuz bir konuydu.

Batman valisi Sayın Ekrem Canalp’ın açılışta yaptığı konuşma adeta bir manifesto niteliğindeydi. Batmanın sorunlarına ve çözüm konusundaki vukufiyeti takdire şayandı. Bu toplantıda her temsilci verilen söz hakkıyla taleplerini ve beklentilerini açık yüreklilik ile söyledi.

Yerel ve genel mevzuların objektif olarak ortaya konulduğu toplantı çok olumlu bir havada geçti. Çünkü devlet artık o özlem duyduğumuz halkın rızasının hakkın rızasına ve temsiliyet olarak alınan desteğin bir emanet olduğu bilincine ulaştığı konusuydu.

Devlet artık halkının yanında, halkın ne dediğine kulak kabartıyor, taleplerini dikkate alıyor ve “gelin ortak müşterekleri oluşturarak beraber yönetelim” diyordu. Bu adeta batılı demokrasilerin övündüğü  “Yönetişimi” yani bir ölçüde beraber ve karşılıklı yönetmeyi yeniden keşfetmiş olduğumuzun en güçlü emarelerinden biriydi.

Halkının talep ve beklentilerine kulak asmayan hiçbir devlet ve yönetim sistemi ayakta kalamaz, tarih bunun örnekleriyle doludur. Devletin yönetim kademesindeki bu bakışın halkın takdirini alacağı konusunda hiçbir endişem yoktur.

Siyasi katmanlar arsındaki sertliği gideren görüşmelerin mutlu son ile bitmesi konusunda her türlü desteği gerek kurumsal ve gerekse de kendi namı hesabıma her platformda vereceğimi buradan ilan ediyor, sorumluluk alan ve katkısı olan herkesi saygı ve muhabbetle selamlıyorum.

Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.