Bir zamanlar Televizyonu açtığımızda, bize umut veren birleştirici bir ayna görürdük. Ama artık o ayna çatlamış; yansıttığı şey, parçalanmış bir toplumun silik yansımaları. Sabah programları, diziler ve şovlar reyting uğruna öyle bir hale geldi ki, izlerken düşünüyorsun: Acaba biz, değerlerimizi dev ekranlarda mı kaybettik?
REYTİNGİN BEDELİ: AHLAKİ EROZYON
Önceleri aileyi birleştiren, kardeşliği, vefayı, sadakati yücelten dizi ve programlara sahiptik. Şimdi ise tam tersine; diziler aldatmanın, ihanetin, kardeşi kardeşe kırdırmanın hikâyelerini anlatıyor. Kanal yöneticileri, senaristler ve yapımcılar için artık reyting her şeyin önüne geçmiş. Skandallar, entrikalar, ifşalar… Her şey bir tık uzakta, “bul izle, konuş, paylaş” mantığıyla servis ediliyor. Ve bu eğlence adıyla sunulan içerikler, vicdanlarımızı, aile bağlarımızı, toplumsal ahlâkımızı erozyona uğratıyor.
Ama bu durumu sadece yapımcıların hırsına bağlamak eksik olur. Asıl büyük soru şu: Kim buna izin veriyor? Kim denetliyor? İşte bu noktada, RTÜK’ün (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) sorumluluğu devreye giriyor. İdeal bir denetim otoritesi olarak kurulmuşken, mevcut hâliyle o kadar da güçlü bir bekçi gibi görünmüyor.
RTÜK KİMDİR, NE YAPIYOR?
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, yayıncılığı düzenlemek ve denetlemek için kurulmuş bağımsız bir kamu kurumudur. Üyeleri TBMM Genel Kurulu tarafından seçilen dokuz kişiden oluşur ve görev süreleri altı yıldır.
Seçim usulü ise şöyle işler: Siyasi parti grupları aday gösterir, her partinin aday sayısı belli kurallarla belirlenir ve TBMM, bu adaylar arasından üyeleri seçer.
RTÜK’ün iç organizasyonu da geniştir; İzleme ve Değerlendirme, İzin ve Tahsis, Kamuoyu ve Yayın Araştırmaları, Bilgi Teknolojileri gibi daire başkanlıkları vardır.
Ayrıca denetim üç kanaldan gelir: RTÜK uzmanlarının doğrudan denetimi, izleyici şikâyetleri ve yayıncı kuruluşların kendi “öz-denetimi” mekanizmaları.
RTÜK, kural ihlali tespit ederse uyarı verebilir, para cezası kesebilir, program durdurabilir, hatta lisans iptali kararı alabilir.
Yani teknik kapasite ve yasal yetki net olarak var; sorun, bu kapasitenin toplumu ahlaki bakımdan koruyacak şekilde fiilen kullanımı.
TÜRK DİZİLERİNE YURT DIŞINDAN TEPKİLER
Ve düşündüğümüzde, bu diziler sadece yerli izleyiciye değil, yurt dışına da satılıyor. Bazı ülkelerde izleyici “Türk dizileri ailemizi bozuyor” diyerek protestolar düzenliyor. Bu, toplumsal bir kayıp olduğu kadar diplomatik bir sorun da olabilir.
RTÜK’E YÜKLENEN GÖREV: ARTIK UYAN, BEKÇİ OL
RTÜK’ten beklentimiz açık: Salt lisans veren bir kurum olmaktan çık, toplumsal sorumluluğun bekçisi ol. Yayın özgürlüğü ile ahlaki sorumluluk arasında sağlıklı bir denge kurmalısın.
İŞTE SANA GÜÇLÜ BİR ÇAĞRI:
Karar alma süreçlerini halkla paylaş, ceza kararlarını ve gerekçelerini kamuya açıkla. İzleyici şikâyetlerine verilen yanıtlar somut olmalı.
“Ahlaki çürüme” belirsiz bir kavram olabilir, ama RTÜK kriterleri net olmalı: Aile, sadakat, şiddet, yalan-perde gibi temalarda yayın ilkeleri açıkça tanımlanmalı.
Ahlaki sınırları aşan içerikler için sadece uyarı ile geçiştirilmemeli. Para cezası, yayın durdurma ve gerektiğinde lisans iptali gibi yaptırımlar kararlı şekilde uygulanmalı.
Doğu ve Anadolu’yu konu alan yapımlar için “bölgesel sorumluluk” kriteri getirilmeli. Gerçekçi, olumlu temsiliyet teşvik edilmeli
RTÜK’ün medya okuryazarlığı projeleri (çocuklar, gençler için) genişletilmeli. İzleyiciler televizyonu daha eleştirel bir gözle değerlendirmeyi öğrenmeli. Bu, uzun vadeli bir yatırım.
KAPANIŞ: BİR TOPLUMUN AYNASINA SAHİP ÇIKALIM
Televizyon, toplumun aynasıdır; ama bugün o aynada gördüğümüz yansıma bizi rahatsız ediyor. Değerlerimiz, aile bağlarımız, toplumsal huzurumuz ekrana teslim olmuş gibi görünüyor.
RTÜK’ten beklediğimiz şey; sadece bir düzenleyici değil, bir bekçi olması — izleyici, toplum ve gelecek için ahlaki pusulayı koruması. Ve biz, izleyiciler olarak bu beklentimizi dile getirmekten vazgeçmemeliyiz. Çünkü toplumun aynasını tamir etmek, geleceğe sahip çıkmaktır.