TEFEKKÜRNAME MUTLAK İLİM!

Yayınlama: 18.08.2025
Düzenleme: 15.08.2025 01:02
A+
A-

SORU 1: Cenab-ı Hakk’ın ilmi ne kadardır?

CEVAP:  SONSUZ

SORU 2: Sonsuz ne kadardır?

Bu soruyu iki farklı şekilde değerlendirebiliriz:

Birincisi matematik ve felsefe açısından düşünmektir. Bu metotlar bizi tek bir cevaba ulaştıramazsa da göstereceğimiz çabanın neticesinde önemli bilgiler elde edebiliriz. Ancak, ne kadar çok cevap bulursak bulalım, bu cevapların tamamı aynı anda doğru olsa bile birinci soruyu açıklamada yetersiz kalacaktır. Bu durumda ikinci tercihi uygulamak ve birinci sorunun cevabını değiştirmek daha akıllıca olabilir.

SORU 1: Cenab-ı Hakk’ın ilmi ne kadardır?

CEVAP:  MUTLAK

Sonsuz ve mutlak, ayrı ayrı düşünüldüğünde doğru cevap olarak kabul edilebilir ama aradığımız gerçek cevap bu iki kavram arasındaki farklılıklarda yatıyor olabilir.

Sonsuz bilgiyi anlamak için kullanabileceğimiz en basit ve anlaşılır tarif;

“Saymakla bitmez” ya da “Her şey onun içindedir” olacaktır. Mutlak ilim ise benzer bir manayı farklı şekilde tarif eder ve “Hiçbir şey onun dışında değildir” şeklinde açıklanabilir.

İki cümle de Cenab-ı Hakk’ın ilminin vüsatini, yani büyüklüğünü, her şeyi kapsamasını ifade eder. Mutlak kavramı ise bu manalara ek olarak, O’nun diğer ilimlerinde üzerinde ve onlardan farklı, yani “MÜNEZZEH” olduğunu ifade etmektedir. İlm-i İlâh-i, yaratılmışların ilminin çok çok çok büyüğü değildir. O EZELİDİR; sonradan öğrenilmiş değildir. ZATÎDİR; ölçmeye, gözleme veya deneye dayanmaz. EBEDÎDİR; artma, eksilme, değişme olmaz. VACİPTİR; yokluğu düşünülemez, varsayılamaz, hayal edilemez.

Mesela matematikte “sonsuz” bir sayı olarak değil, bir yönelme ve bir kabul olarak ele alınır. Bunu da şu şekilde örneklendirebiliriz; Sonsuzdan bir çıkarılırsa geriye yine sonsuz kalır. Yani sonsuz bir şeyden bir büyüklüğün çıkarılması onu etkilemez. Aynı durum “Mutlak”  için geçerli olabilir mi? Elbette hayır… Mutlak olandan bir şey eksiltirseniz hatta eksilebileceğini düşünseniz bile, o artık mutlak olmaktan çıkar. Matematiğin konusu haline gelir.

İçinde bulunduğumuz maddi âlemi, irtibatlı olduğumuz ve hissettiğimiz manevi âlemleri, etrafımızda olup biten hadiseleri sonsuz bir bilgi kaynağı olarak kullanıp akıl terazisi ile tartarak Cenab-ı Hakk’ın mutlak ilmini anlamaya çalışalım. Bu marifet yolculuğunda ilk uğrayacağımız durak ve aynı zamanda ilk yol ayırımı “her şey” kavramıdır. Allah (cc) her şeyi bilir. Bizim her şeyden anladığımız; yeri, zamanı, şekli, tarifi ve ismi olanlardan ibarettir. Yani duyularımızla (görme, işitme vb.) ve duygularımızla (akıl, hayal vb.) ulaşabildiğimiz çok sınırlı bir alanda tefekkür edebiliriz. Bu alan varlık sahasının yanlızca küçük bir kısmıdır. Ötesini ise ancak Cenab-ı Hakk’ın kitaplar ve elçiler vasıtasıyla bildirdiği kadar bilebiliriz.

İkinci durağımız “olmuş ve olacak” ifadesidir. Allah (CC) olmuş ve olacak her şeyi bilir. Biz ancak “olmuş” ile ilgili, sınırlı bilgilerle “olacak” hakkında zayıf tahminlere sahip olabiliriz. İlm-i Mutlak’ta bunun tamamı, hatta daha fazlası vardır: “Olmamış ve olmayacak” Varlık âlemi yaratılmışlardan meydana gelir. Ve “Mümkinat” olarak da isimlendirilir Mümkinat varlığı ve yokluğu eşit olup Cenab-ı Hakk’ın iradesi ile var olanları ifade eder. Varlığı mümkün olan ama yaratılmayanlar, yani “olmamış ve olmayacaklar” ise ancak mutlak bir ilimle bilinebilir.

Mutlak ilmi anlayabilmek için dikkat edeceğimiz bir diğer husus, Cenab-ı Hakk’ın kendisinin olduğu gibi, ilminin de zamandan ve mekandan “Münezzeh” olmasıdır. Bizim bir şeyi bilmemiz için önce onun var olması, sonra sırasıyla farkına varmamız, veri toplamamız ve işleyerek bilgi üretmemiz gerekir. O’nun bir şeyi bilmesi ile bildiği şey arasında öncelik sonralık ilişkisi yoktur.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.