Batman Müftülüğü tarafından alınan karar doğrultusunda, taziye evlerinin çalışma saatlerinin 09.00 ile 17.00 arasıyla sınırlandırılması vatandaşlar arasında haklı bir rahatsızlık oluşturmuştur.
Bu uygulama, yıllardır toplumumuzun manevi bir değeri hâline gelen taziye kültürüne gölge düşürecek niteliktedir. Çünkü bu saat aralığı, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan vatandaşların mesai saatlerine denk gelmektedir. Bu da, insanların yakınlarının veya dostlarının acısına ortak olamamasına, taziyelere katılamamasına neden olacaktır.
Taziye evleri, bizim kültürümüzde sadece bir mekân değil, paylaşmanın, dayanışmanın ve duanın adresidir. Bu nedenle, böylesine köklü bir geleneği dar bir zaman aralığına sıkıştırmak doğru değildir.
Daha uygun bir düzenleme yapılacaksa, örneğin 11.00 ile 20.00 saatleri arasında bir uygulama hem vatandaşların katılımına olanak sağlar hem de taziye geleneğimizin yaşamasına katkı sunar.
Öte yandan, taziye evleriyle ilgili bir diğer önemli konuya da değinmek isterim.
Daha önceki bir köşe yazımda da belirtmiştim; taziye evlerinde taziye sahiplerinin yemek ikramında bulunması dinen uygun değildir. Zira taziye evi, bir yas yeridir; yemek, eğlence veya misafir ağırlama yeri değildir. Bu konuda dinî ölçüler bellidir. Eğer müftülük bir düzenleme yapacaksa, öncelikle bu tür yanlış adetlerden başlanması gerekir.
Bu bağlamda, belediyenin yalnızca taziye sahiplerine yemek verilmesi yönündeki uygulamasını son derece isabetli buluyorum. Ancak bu yemeğin sadece taziye sahiplerine sunulması gerektiğinin altını çizmek isterim. Halkımızdan da bu konuda hassasiyet bekliyorum.
Unutmayalım ki, taziye evi bir lokanta veya çayhane değildir; orası bir yas evidir.
Orada bulunmanın amacı; acıyı paylaşmak, sabır dilemek ve dua etmektir.
Bu değerli kültürün yozlaşmasına izin vermeyelim. Taziyeye gittiğimizde yalnızca başsağlığı dilemek, dua etmek ve kısa bir süre kalmak en doğru davranış olacaktır.
Toplum olarak, hem dinimizin hem kültürümüzün bize öğrettiği bu kadim geleneği korumak hepimizin görevidir.