SÖZ MUHATABINA SÖYLENİR…

Yayınlama: 04.08.2025
A+
A-

Geçen hafta “Sözü muhatabına söylemek” için Ak Parti genel Merkezinden Cumhurbaşkanlığına doğru bir yürüyüş yapıldı.

AK Partili bazı arkadaşların tepkisi dinmiyor. Maalesef İfrat ve tefrit arasında bocalıyoruz. Bağlılık veya karşıtlıkla dengeyi kaybediyoruz. Önyargılarla davrandığımız için her şeyi aleyhimizde görüyoruz. Eleştiri ve uyarılardan ders alacağımıza, düşmanlık için bahane ediyoruz.

Öncelikle bu yürüyüşü ‘Cumhurbaşkanına karşı’ gösterenler, Cumhurbaşkanına zarar verdiklerini bilmelidir. Tüm söylemlerinde Siyonist İsrail’e karşı mazlum Filistinlilerden yana olduğunu gösteren Cumhurbaşkanı, kendisini destekler nitelikle olan bu yürüyüşten memnun olmalıdır. Katil İsrail’e karşı bir şey yapmak isteyenin elini güçlendirmelidir. Acaba Erdoğan iktidarda olmasaydı, bu yürüyüşe katılıp katılmayacağı sorusu sorulmalı ve cevaplanmalıdır.

Birilerine göre Reis, Filistin mazlumları için elinden geleni yapmaktadır. Bizim bilmediğimiz bazı hazırlıkların yapıldığı söylenmektedir. Karşıtları ise tam tersini iddia etmekteler. Biz ise zahiri görüyoruz. Yok edilen insanlık ve açlıktan ölen insanlar… Halklar bu zulme tepki gösterirken, devletler seyirci ve kınamayla geçiştiriyorlar.

Resmi rakamlara göre 60.000 ama 400.000 şehit olduğu tahmin ediliyor. Bizler klimasız dayanamazken;

Filistin’de uçak ve füzeler ölüm kusuyor.

Kadın, çocuk, engelli, bebek… Günlük ortalama 100 insan şehit ediliyor.

Evleri başlarına yıkılıyor. İnsanlar evsiz ve yataksız.

Su yok, elektrik yok, ilaç yok, gıda yok…

İnsanlar açlıktan ölüyor.

Dört taraftan kuşatılan insanlar ölümü bekliyor. Kimsesiz kalmış çocuklar, bütün ailesini kaybetmiş kadınlar ve birçok aile yok edilmiş.

Anne ve çocukların ağlamasına alışmıştık ama artık babalar da ağlıyor.

Dünyanın her tarafında, her ırk ve inançtan vicdanlı insanlar bu katliama tepki gösterirken, tepkisiz kalanların insanlığından şüphe edilmelidir. Bu acıyı içlerinde hisseden Müslümanlar, belki ilk defa isabetli bir kararla sözü muhatabına sözleme basiretini gösterdiler.

İslam Devletinin başkanı Hz. Ömer, “Bize uyarıcı ihtarlarda bulunmadıkça sizlerde hayır yoktur, sizin uyarılarınızı kale almadıkça da bizde hayır yoktur” buyurmaktadır.

Elbette söz, güç ve yetkiyi elinde bulundurana söylenmelidir. Elbette istek ve taleplerimizi devleti yönetenlere iletmeliyiz. Elbette kardeşlerimizi, insanları, yetkilileri uyarmalı ve bu soykırıma karşı harekete geçmeleri için gayret göstermeliyiz.

Biz kınamayla yetinirken, Filistin’de insanlık yok ediliyor. Bazı ülkeler İsrail ile ticareti keserken, İsrailli yetkililerin kendi ülkelerine gelişini yasaklarken… Bizim kınamayla yetinmemizi kimse beklemesin. Söylenecek ve yapılacak çok şey var. Ama ben kısa ve özlü olarak vicdanlara şunu soruyorum: Hiçbir şey yapamıyorsanız, İsrail’e gidip Filistinlileri katleden kendi vatandaşlarınıza da mı bir şey yapamıyorsunuz.

Ülkenize sığınmış Mısırlı, Çeçenistanlı, Türkistanlı Müslümanları, idam edileceklerini bile bile kendi ülkelerine teslim ettiğiniz halde, Filistin’de kadın, çocuk insanları toplu katleden kendi Siyonist vatandaşlarınıza bir şey yapamıyor musunuz?

Mazlumdur ve HÜDA PAR, bu katillerin cezalandırılması için müracaatta bulunmuş ama hala kem kümlerle geçiştirilmekte. Oysa en azından bunların geri dönüşü ve Türk vatandaşlığı iptal edilmeliydi.

İman ve vicdan bu zulüm karşısında sessiz kalmayı kabul etmez. Herkes gücü ve yetkisi kadar zulmü engellemeye çalışmakla sorumludur.

Bunca açık zulme rağmen zalime taraf olana da rahat yüzü gösterme Allah’ım…

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.