Peygamberimizin (asv) hayatında en dikkat çeken hususlardan biri hiç kuşkusuz O’nun yetiştirdiği nitelikli insan sayısıdır.
Yirmi üç sene gibi az bir zamanda, dini dünyaya kısa sürede yayacak çok sayıda yönetici yetiştirmiştir. Adeta bir liderler topluluğu ortaya çıkarmıştır. Hz. Peygamber “Ashabım yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz” (Keşfü’l- Hafâ,1: 132) hadisi ile bu hakikate işaret etmiştir.
Her biri kutup yıldızı mesabesinde insanlığa yol gösteren nice komutanlar, muallimler, valiler, yöneticiler hicretten sonra 30-40 sene içinde İslamiyet’i Çin’den Atlas Okyanusuna uzanan geniş bir coğrafyaya yaymayı başarmışlardı. Bu tamamen gönüllerin fethi ve güzel ahlâkın örnekliği bağlamında oluşabilecek bir durumdu. O zamanki imkanlar da göz önüne alındığında bu, dünya tarihinin kayda değer en önemli hadiselerden biridir. Tek bir muallim, bu kadar farklı kişiliklere ve güzel ahlaka sahip bir ashab nasıl yetiştirebilmişti? Peygamberimizin (asv) örnekliği bunu nasıl gerçekleştirmişti?
Peygamberimiz övgüye layık bir güzel ahlaka sahiptir. İnsan yetiştirirken de işte bu güzel ahlakıyla onlara örnek olmuştu. Mesela, çocuk yaştayken annesinin, Peygamberimizin yanına O’na hizmet etmesi için bıraktığı Enes b. Malik, (ra) on yıl O’na hizmet etmiş ve en çok hadis rivayet eden ravilerden biri olmuştur. Ancak Peygamberimizin bir gün olsun ona kötü davranmadığını ve ona her zaman rıfk ile muamele ettiğini rivayet etmiştir.
Kur’an-ı Kerim “Ve gerçekten sen, çok büyük bir ahlâk üzerinesin.” (Kalem, 68/4) ayeti ile O’nun ahlâkını övmüştür. Ahlâkını soranlara Hz. Aişe validemiz, “O’nun ahlâkı Kur’an idi.” (Müslim, Müsafirin,139) cevabını vermişti. Ahlâkının Kur’an olmasının sebebini izah ederken Elmalılı, “Ya Kur’an’da anlatılan tüm ahlâkî değerleri kendinde toplamış olması ya da öyle bir ahlâk üzerineydi ki, ayette ancak bu şekilde anlatılmıştır” diye yorum yapar. (Yazır, \/|||: 5268-5269)
Tek bir muallimin bu kadar insanı nasıl yetiştirebildiği sorusunun cevabını Hz. Aişe’nin yukarıdaki rivayetinde bulmak mümkündür. Rivayete göre ahlâkının Kur’an olması, O’nun, tebliğ ettiği Kur’an’ın bütün ahkâmına bihakkın riayet ettiği ve insanlardan istenen güzel ahlâkın tüm ayrıntılarını kendi üzerinde taşıdığı anlamına gelir. Bu sayede ümmetini en yüksek hayra sevk ederek onlara ahlâkıyla en güzel örnek (Usve-yi Hasene)olmuştur.
Bediüzzaman, Hazreti peygamberin (asv) en büyük bir mucizesinin bizzat peygamberin kendisi olduğunu ifade eder. Çünkü bütün ümmet, hatta düşmanları dahi O’nun en güzel ahlâkı kendi üzerinde topladığı konusunda hemfikirdirler. Hatta Hüsn-ü ahlâkının izlerini nübüvvetten önceki hayatında taşıdığı Muhammedü’l- Emin ünvanında bulmak mümkündür.
İnsanların gerek iç gerekse dış güzellik bakımından en Cemili, en halimi, en sabırlısı, en çok şükredeni, en mütevazısı, en iffetlisi, en cevadı (cömerdi), en Kerim’i, en merhametlisi, en adili, en mürüvvetlisi, en vakuru, en affedicisi, en şefkatlisi ve en anlayışlısı O’dur. Kısaca ne kadar yüksek seciye varsa hepsini kendisinde toplamış nuranî bir fihristedir. Bu durum Peygamberin bizzat kendisinin bir mucize olmasını izah eder.
Çünkü bu kadar çok haslet gerçi birbirlerine zıt olmasalar da kemal derecede olduklarında birbirleriyle çelişebilirler. Normalde hasletlerden biri galebe çaldığında diğeri zayıflar. Mesela Kemal derecede hilm sahibi bir kişi Kemal derecede şecaat sahibi olamaz. Yine mükemmel tevazu sahibi biri ileri seviyede şehamet (korunma, savunma) sahibi olması mümkün olmayabilir.
Gayet şefkatli bir kişinin küffara çetin davranmada çok ileri gidemeyebilir. Kısaca bir kişinin, birbirine zıt karakter özelliklerini bir arada mükemmel seviyede taşıması her zaman mümkün değildir. Peygamberimizin şahsında ise bu özellikler kemal derecede Cem olmuştur. Bu ise mucizeler mucizesi bir durumdur. (Nursi, 68-69)
Tam bu noktada, Peygamberimizin her kabiliyetteki insana en mükemmel örnek olması konusu açıklığa kavuşmuş olur. Her insan Peygamberi ve ashabını rahatlıkla örnek alır ve ne kadar kendini öne çıkaran hasletleri varsa ve o konuda ne kadar terakki etmiş olsa da Peygamber’i kendinden daha ileri görür.
Mesela, Hz. Ali gibi kahraman sahabîler savaşın kızıştığı anlarda Peygamberin arkasına sığındıklarını itiraf etmişlerdir. Hz. Ömer ne kadar adil olursa olsun, en ileride ona önderlik eden Peygamberi bulur.
Eğitim sistemlerinde bir talebenin ancak çok sayıda hocaya muhatap olarak bulabileceği örnekliği, insanlar tek bir muallimde bulmuşlardır. Hz. Peygamber onlar için her konuda mükemmel bir imamdı. O’nun önderliğinde nice farklı kişiliklere sahip yıldızlar yetişmişti. Bu yıldızlar, davranışlarıyla asırlar boyunca insanlığa ışık saçtılar. Günümüz dünyasının içine düştüğü buhranlardan çıkmanın en salim yolu, elbette yine başta Peygamberimiz olmak üzere kutlu arkadaşlarının aydınlık yolu olacaktır. Allah’tan niyazımız bizleri ve neslimizi, bu Muallim-i Ekmeli (asv) ve O’nun ashabını takip eden talihli insanlardan eylemesidir.