Son yıllarda Batman ili, Türkiye’deki kentleşme ve modernleşme süreçlerinin küçük ölçekte modellenebileceği bir örnek olarak dikkat çekmektedir. Özellikle 2000’li yıllardan itibaren, istihdam teşvikleri ve sanayi yatırımlarıyla beraber artan göç, genç nüfusun dinamizmi ile şekillenen sosyal yapısı kent sosyolojisini oldukça farklılaştırmıştır.
Batman, uzun yıllar tarıma dayalı ekonomiyle varlığını sürdürmüş; geniş aile yapıları, ataerkil değerler ve köykent bağlarıyla tanımlanmıştır. Günümüzde ise sanayi ve bilişim teknolojilerine bağlı gelişen hizmet sektörlerinin ağırlık kazandığı melez bir yapıya bürünmüştür. Fabrikaların açılması, hizmet sektöründeki genişleme özellikle Batman Üniversitenin (2007) kurulması, çok sayıda dershane/etüt merkezinin açılması, bu hareketliliğe bağlı olarak kafelerin hızla çoğalması sosyo-kültürel dönüşümün mekânsal işaretleri olarak görülebilir.
Sosyolojik perspektiften bakıldığında, “Tarihsel Materyalizm” kuramına göre üretim araçları ve ilişkileri, toplumsal yapının temelini oluşturmaktadır. Her üretim tarzı kendi yaşam biçimini oluşturur kabulü ile konuyu izah edecek olursak; tarım toplumlarında geçerli olan feodal üretim tarzı, geniş aile yapısından sosyal ilişkilere kadar birçok alanı şekillendirirken; sanayi ve bilgi toplumlarında ise ücretli emek, kentleşme ve bireyselleşmeyi ön plana çıkarmaktadır. Batman’daki hızlı sosyal dönüşüm, bu tarihsel çizginin güncel bir örneğidir.
Genç nüfusun binlerce yıllık tarıma bağlı yoğun emek isteyen işler ve geniş aile yapısından kaçarak modern yaşamın cazibesini içinde barındıran kentlere akın etmesi nüfusun mekânsal ve sınıfsal olarak yeniden yapılanmasına yol açmıştır. Kırsal yaşamın doğrudan geçim odaklı geniş aile ve aşiret temelli yapısı; yerini bireysel kariyer hedefleri, dijital sosyalleşme ve tüketim kültürüne bırakmaktadır. Kırsalda tarımsal emekle yıldan yıla gelir elde eden geleneksel aile yapıları, yerini kentte günlük ya da aylık gelire dayalı geçim biçimlerine ve tüketim alışkanlıklarına bırakarak sosyal pratikleri radikal bir şekilde dönüştürmüştür.
Ünlü sosyolog Emile Durkheim’ın “İş Bölümü” kuramında belirttiği gibi, mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçiş, Batman özelinde açıkça gözlemlenebilir hâle gelmiştir. Daha önceleri toprağa bağlı geçim geleneksel işbölümünün olduğu yaşam pratiklerinde geniş aile ve akraba evlilikleri hâkimken sanayi ve teknolojik gelişmelere bağlı ücretli çalışma şekli ve oluşan yeni kent mimarisi görece daha konforlu olsa da insanları sıcak ilişkiler ile örülü mekanik dayanışmadan koparmaktadır. Geleneksel mahalle ilişkilerinden, bireyselleşmiş sosyal medya gibi dijital ağlara geçiş; değişen inanç ve değer sistemleri, aidiyet duyguları ve kültürel pratikleri de değişime uğrattığı gibi sıcak mahalle ilişkilerini bitirmektedir. Böylece sosyal bir varlık olan insanı bireysellik batağına çekerek yalnızlığa ve psikolojik sorunlara itmektedir. Bu da bireysel menfaat ve tercihlerin ön planda olduğu çağımızın en büyük sosyal felaketlerinden sayabileceğimiz “bireyselleşme” batağına sürüklenen yeni bir toplum gerçeğinden bahsetmemizi mümkün kılmaktadır.
Yeni yaşam biçimlerinin olumsuz yansıdığı kurumların başında aile gelmektedir. Mesela daha önceleri geniş aile çatısı altında kimin kim ile evleneceği aşağı yukarı belliydi. Yakın akraba olarak tanımlanan amca, dayı, hala ve teyze kızı veya oğluyla yapılan/yapılacak evlilikler genel tercihlerdendi. Bu evliklerde en uzak olanı ise mahalleden bilinen bir aile ferdiyle yapılan kan bağı olmayan çoğu zaman görücü usulüyle yapılan evliliklerdi ki bu da aileler tarafından çok da tasvip edilmeyen hatta yadırganan bir şeydi. Çünkü evlilik her ne kadar iki kişi arasında yapılsa da geniş ailenin hem maddi hem de manevi bir parçası olması açısından önemliydi. Nitekim geniş aile formunda bireysel bir kişilikten bahsetmek pek mümkün değildi. Kırsalda yapılacak işler herkesin katılımı ile yapılan işbölümü çerçevesinde yapılır ve geçim ise herkesin ortak kazandıklarından sağlanırdı. Sahip olunan tüm varlıklar (tarla, bağ-bahçe vb.) genelde aile veya aşiret reisi denilen büyük babanın adına kaydedilirdi. Ölüm ile ancak miras paylaşımı yapılabilirdi. Yabancı birinin aileye girmesi bu sistematik yapıyı bozacağı düşüncesiyle yabancı evlilikler tasvip edilmez hatta tenkit edilirdi.
Özellikle son yıllarda yaşanan hızlı kentleşme ve onun tetiklediği bireyselleşme ile birlikte geleneksel evlilik biçimleri de hızla değişmeye başladı. Binlerce yıllık yakın akraba ve görücü usulüyle yapılan evlilikler yerini ağırlıklı olarak kan ve kültür bağı olmayan yabancı evliliklere bıraktı. Bu durum ilimizde yeni bir aile sosyolojisinin gelişmesine neden olurken, önceleri pek bilinmeyen kültürel doku uyuşmazlığı gibi yeni aile sorunlarını gündemlerimize sokmaya başladı.
Diğer yandan sanayi kurumlarının yaygınlaşması kadın istihdamını da katlamalı artırmıştır. Sanayide vasıfsız çalışanların emek ücret orantısızlığını formel eğitim yetersizliğinde gören kitlelerin kısa bir zaman zarfında orta eğitime ve üniversitelere artan yönelimi okuyan büyük bir nüfusu ortaya çıkarmıştır. Dershane yaşı ortaokullara kadar inen şehirde özellikle üniversitelere rağbet eden genç nüfusun dershanelere olan yönelimini artırmaktadır. Uzun yıllar eğitim sisteminin çarkları arasında gâh dershane gâh üniversite sıralarında sürüncemede kalan genç nüfusun hayata atılımı (evlilik yaşı) ertelendikçe ertelenmektedir.
Bir yandan sanayi kuruluşları diğer yandan devlet istihdamı ve son olarak da eğitim kurumlarına olan rağbetin en önemli ve en dinamik kesimini kadınlar oluşturmaktadır. Kadın istihdamının artması geleneksel aile rollerinde de büyük değişimlere sebep olmaktadır. Annesinin ev hanımlığıyla elde edemediği imkânları eğitim ve çalışma hayatında gören ve bu sorunları içselleştiren genç kızların çalışma hayatında bir yer edinme azmi erkek nüfusa göre daha baskın seyretmektedir. İş ve eğitim hayatında artan kadın sayısının kamusal alanda daha fazla görünür olması kadınların hak ve taleplerinin artmasıyla beraber geleneksel-modern çatışmanın odağında olan evlilik müessesesini de oldukça olumsuz etkilemektedir.
Diğer taraftan modern hayatın en güçlü propagandasını yapan medya, cinsiyet rollerinin modern kıstaslar ile yeniden belirlenmesi konusunda sürükleyici ve dinamik bir rol üstlenmektedir. Bu da özellikle kadın rol ve davranışlarında büyük bir değişime yol açmaktadır. Böylece daha önce erkeğin otoritesinin kaynağı olan geleneksel dini ve kültürel kodların gevşemesi ve statüsünü tayin eden ekonomik gücü de çalışma hayatında artan kadın sayısıyla hızlı bir değişime uğramıştır. Böylece geleneksel din ve aile bağlarının gevşemesi, modern hayatın baskınlığı en büyük etkisini aile kurumunda göstermektedir.
Kadının geleneksel etkenlerden kurtulmayı kendi başına bir birey olmayı eğitim ve iş hayatına atılımda görmesi genç kızları son yıllarda dershane kapılarında veya meslek edindirme kurslarına yönlendirmektedir. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların son yıllardaki değişen hayat algısı ve cinsiyet rolleri özellikle genç nüfusun yeni yaşam mekânlarına yönelimini artırarak kentte yeni istihdam alanlarının ve sosyal mekânların (örneğin kafelerin) oluşmasına da büyük bir katkı sağlamıştır. Oluşan bu ilişki ağları, ortak yaşam alanları ve dijital iletişim platformları aracılığıyla da toplum sosyolojisi yeniden şekillenmektedir.
Sosyal dönüşümün en somut örneğini kuşkusuz kafeler oluşturmaktadır. Kafelerin dershane yakınlarında mantar gibi artması bir ihtiyaçtan çok değişen yaşam algısı ve ilişki biçimlerinin bir yansıması olarak görmek mümkündür. Geleneksel ilişki biçimlerinde kadın ve erkeğin samimi olarak yan yana gelmesinin tek meşru gerekçesi nikâhla mümkünken değişen yaşam algısı bunu kökten değişime uğramıştır. Kadın erkeğin modern yaşamın dayatması olarak evlilik öncesi beraber vakit geçirmesi, sevgili olması, flört etmesi artık toplumsal olarak da tepki görmeyen kanıksanmış konuların başında gelmektedir. Erkeğin ve kadının evlilik öncesi duygusal ihtiyaçlarını karşılaması artık evliliğe dair hem beklentiyi düşürmekte hem de sadakat duygusunda büyük bir tahribata yol açarak evlilik taleplerinin askıya alınmasını veya ileri yaşlara ertelenmesine sebep olmaktadır.
Değişen Batman sosyolojisinde yaşanan bu büyük değişimin en ağır yükünü üçüncü kuşak olarak tabir edilen 18-35 bandındaki genç kuşak çekmektedir. Bu üçüncü kuşak öncekilerin hiç yaşamadığı yaşam pratiklerine maruz kaldığı gibi bu yeni sorunlar ile tek başına mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Geleneksel kültür ve din bağının gevşemesinden ve dolayısıyla bunların desteğinden mahrum olan bu kuşağın böylesine devasa bir değişimi tek başına karşılamasından kaynaklı olumsuzlukları son yıllarda yaşanan sosyal krizlerden fazlasıyla anlamaktayız.
Sağlıklı bir nesil yetiştirmenin ön koşulu huzurlu bir aile kurmayı başarabilmekten geçmektedir. Geleneksel olarak tanımlanan kadın ve erkek rollerinin değişimi binlerce yıllık alışılagelmiş aile ve toplum yapısında büyük bir değişime sebep olmaktadır. Tabi her kontrolsüz ve hazmedilmemiş sosyal değişimin karmaşası da o oranda ağır seyretmektedir. Bir toplumda huzur ve dengenin ana kumanda merkezi olan ailenin kurulamaması veya devam ettirilememesinin geri planlarında bu sosyal değişimin olumsuz etkilerinin olduğunu söyleyebiliriz.
Yukarıda sayılan gerekçeler ile ortaya çıkan olumsuzluklar en yakıcı etkisini her gün sayıları hızla artan boşanmalar ve yeni evliliklerdeki azalmalarda göstermektedir. Son yıllarda boşanma sayılarının artması tek ebeveynli aile sayılarında da artışa sebep olduğu gibi dolayısıyla anne babasının kontrolünden uzak kalan sosyal-psikolojik travmaları yaşayan bir neslin varlığını da gündemlerimize almamız gerektiğini ortaya çıkarmaktadır.
Sonuç olarak, Batman’da gözlemlenen toplumsal dönüşüm, yalnızca ekonomik verilerle değil, aynı zamanda değişen kültürel kodlar, aile yapısı, sosyal ilişkiler ve gündelik yaşam pratikleri üzerinden de okunduğunda; tarım toplumundan sanayi ve bilgi toplumuna geçiş sürecini çok hızlı yaşayan Batman kentini büyük sosyal krizlerin beklediğini söyleyebiliriz. Yeni ailelerin kurulamaması, boşanmalardaki hızlı artış ayrıca bireyselleşen, yalnızlığa itilen ve aile kontrolünden mahrum çaresiz genç neslin suç örgütleri tarafından tuzağa çekilerek illegal işlere (fuhuş, kumar, uyuşturucu vb.) yönlendirilmesi üzerinde çokça kafa yormamız ve bu konularla ilgili tedbirler almamızı zorunlu kılmaktadır.
Türkiye’nin en hızlı gelişen, genç ve dinamik bir nüfusa sahip ili olan Batman özelinde yapılan sosyolojik analizlerde görülen ekonomik ve sosyal dönüşümlerde yaşanan bu olumsuzlukların daha büyük sosyal krizlere yol açmaması için devlet kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve ebeveynlerin acil önlemler alması sorunların çözümünde etkili olacaktır.