Değerli okuyucular, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü, insanlık için taşıdığı büyük anlamla her yıl takvimlerimizde yerini alıyor. Ancak bu tarih, benim için sadece bir işaret değil; bir babanın çaresizliğiyle başlayan, bir bilim insanının azmi ve Devletin şefkatli aklıyla yazılan, umut dolu bir destanın yıldönümüdür.
2023 yazında, oğlumun vücudundan yayılan o ürkütücü çürük elma kokusuyla başlayan hastane serüveni ve Kurban Bayramı’nı yoğun bakım kapısında geçirdiğimiz o günler… Çevreden gelen her asılsız “koca karı çözüm” önerisi, zaten yorgun olan ruhumuzu daha da yaralıyordu.
Tip 1 diyabetin ilk vuruşunun yarattığı o derin psikolojiyi anlatmaya kelimeler yetmez.
Bilimin Kaptan Köşkünde İki Hafta Geciken Huzur
Nihayet Batman’da taburcu olduktan sonra soluğu İstanbul’da, Prof. Dr. Şükrü Hatun hocamızın yanında aldık. Şükrü Hoca, bize o güne dek duyduğumuz tüm kötü senaryoların aksine, bilimin rasyonel zeminini sundu.
Diyabetin bir düşman değil, yönetilebilir bir “yol arkadaşı” olduğunu öğretti.
MODERN TIBBIN MUCİZESİ
Gelişen teknolojiyle çocuklarımızın günde en az 10 kez parmak delme eziyetinden kurtulabileceğini gördük. Diyabet sensörleri ve pompaları, sürekli kan şekeri takibi yaparak hipoglisemi (düşük şeker) riskini minimuma indiriyor, kan şekerindeki ani dalgalanmaları önleyerek ileri yaşlarda ortaya çıkacak göz, böbrek, kalp ve sinir hasarı gibi ciddi komplikasyonları engelliyordu.
Bu cihazlar, sadece konfor değil, hastaların ömrünü uzatan birer hayat kurtarıcı idi.
Ancak Anayasa’nın güvencesi altındaki sağlık hakkından (Madde 56/1) çocuklarımız, bu hayat kurtarıcı sensörler konusunda faydalanamıyordu. İşte burada, 30 bin civarındaki çocuğumuzun hayatını kolaylaştırmak için adeta “modern sağlık dilenciliği” yapan, kapı kapı dolaşan bir bilim insanının azmine şahit oldum.
Şükrü Hoca’nın mücadelesi, parmakları delinen her çocuğun çığlığının sesiydi.
MEHMET ŞİMŞEK VE ZEKERİYA KAYA’DAN ŞEFKATLİ DOKUNUŞ
Bir görüşmemizde, sensör konusunu Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek’e iletebileceğimi söylediğimde, Şükrü Hoca’nın gözlerine dolan umudu ve heyecanı asla unutamam.
O an, bir babanın çaresizliği ile bir bilim insanının umudunun buluştuğu büyülü bir andı.
Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek’e durumu aktardığımda, kendisinin ülkesine ve milletine olan yüksek sadakati ile çocuklara yönelik derin şefkatinin nasıl birleştiğine şahit oldum. Sayın Bakanımız, bu hayati meselenin çözümünü, bütçe kapılarının sadece rakamlara değil, vicdanın sesine de açık olduğunun en güçlü kanıtı olarak sundu.
Mehmet Şimşek, sensör yolculuğunda 30 bin çocuğumuz için umut yolunun cesur mimarı olmuştur.
Ardından, konuya aynı müşfik ve kararlı tavırla hızla devreye giren Sayın Bakan Yardımcımız Zekeriya Kaya, bürokrasinin hantal duvarlarını yıktı. İlgili kurumları da sürece dahil ederek, Şükrü Hoca ve ekibiyle gecikmeksizin bir toplantı organize etti.
Sayın Kaya’nın bu kararlılığı, 30 bin çocuğumuzun parmaklarını günde en az 10 defa delinmekten, yani o bitmek bilmeyen acı ve kâbustan kurtarmış; her gün tekrarlanan o küçük trajediyi sona erdirmiştir.
Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek ve Sayın Bakan Yardımcımız Zekeriya Kaya;
Sizler, 30 bin ailenin, yazın sıcağında ve kışın ayazında dahi okul kapılarında yüreği ağzında bekleyişine ve her gece evlatlarının başında gözü yaşlı tuttukları çaresiz nöbetlere son verdiniz. Diyabet sensörlerinin önünü açarak, bu fedakâr ailelerin minnet ve şükranla bir ömür boyu sürecek sarsılmaz duasını kazandınız.
Bu vicdan köprüsünü daha da genişleterek, gösterdiğiniz aynı hayatî hassasiyeti kademeli olarak üniversite öğrencilerine, otuz yaş ve üstündeki tüm Tip 1 diyabetlilere ve sonrasında bu imkâna muhtaç olan herkese ulaştırabilirsiniz.
Böylece, sadece bugünün değil, geleceğin de minnetini kazanarak, gök kubbede sonsuza dek yankılanacak hoş bir seda bırakmış olursunuz.”
HAYAT ÇİZGİSİ ÇEKİLDİ
Aradan geçen 6 ayın ardından, Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği müjdeli haberle, Tip 1 diyabetli çocuklarımızın sensörlere ulaşım yolu açıldı.
Bu tarihi kararla, 30 bin çocuğumuzun geleceğine kalın bir hayat çizgisi çekilmiştir.
Bu büyük zaferin en önemli kahramanları:
KOTA VE FIRSATÇILIĞA GEÇİT YOK
Ancak zaferin coşkusuyla rehavete kapılmamalıyız. Tip 1 diyabet, ömür boyu süren ciddi bir hastalıktır. Bu cihazların, devletin gelecekteki milyarlarca liralık komplikasyon tedavi maliyetinden kurtulması için hayati önemi vardır.
Taleplerimiz nettir:
Şükrü Hocamızın zihnen ve ruhen yorulmasına gerek kalmadan, bu çözümler kalıcı hale getirilmelidir. Çocuklarımızın sağlıklı geleceği, en büyük önceliğimizdir.
Yaşı Geçen Tip 1 Dostlarımız İçin Vaha Çağrısı
Bu büyük başarı, bize bir gerçeği daha gösteriyor: Devletimizin şefkat eli uzandığında, hiçbir zorluk aşılamaz değildir.
Bugün, 30 bin çocuğumuzun parmak acısı dindi. Fakat bu “Sağlık Manifestosu”nun yankıları, sadece 18 yaş altı odalarda kalmamalıdır. Tıpkı bir kartopu misali, bu çözüm de büyüyerek ilerlemelidir.
Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek ve Sayın Bakan Yardımcımız Zekeriya Kaya, sizler sadece Hazine’nin değil, aynı zamanda umut ve şefkatin de mimarı oldunuz. Bu kararlılığınızla, sadece çocuklarımızın değil, aynı kaderi paylaşan; çocuklukta başlayan bu yorucu mücadeleyi 18 yaş sınırı yüzünden tek başlarına sürdürmeye çalışan binlerce Tip 1 diyabetli erişkin vatandaşımızın da “hayat kalitesi çölüne bir vaha” kurabilirsiniz.
Onlar da komplikasyon riskiyle yaşıyor, onlar da her gün iğnelerle savaşıyor. Yaşları büyüse bile, hastalıklarının adı aynıdır. Onların da yaşam kalitesini artıracak, uzun vadede devletin sağlık maliyetlerini düşürecek bu hayati teknolojiye ulaşabilmeleri için, attığınız o ilk cesur adımı şimdi bir “şefkat seline” dönüştürmenizi, yaş sınırı engelini kaldırarak bu geniş kitle için de çözüm kapılarını aralamanızı canı gönülden rica ediyoruz.
Bu, bir sonraki büyük ve vicdani zaferimiz olacaktır.
Kalın sağlıcakla..