Son Dakika
VALİ ŞAHİN’DEN KISITLAMA AÇIKLAMASI
Erdoğan’dan “Normalleşme hangi illerden başlayacak?” sorusuna yanıt
DSİ’DEN UYARI; BARAJDA SU SEVİYESİ YÜKSELDİ
Yiğit Bulut Merkez Bankası Başkanı’na yüklendi: Umarım anlamıştır
Korona vakalarının arttığı illerde kararlar peş peşe geldi!
Bakan Fahrettin Koca’ya kalabalık parti kongreleri soruldu, bilindik uyarılarla yanıt verdi
Dünya değişen ve yok olan bir yer. Dünyadakiler ise telef olmaya mahkûm. Dünya malı ise az ve fani…
Bu dünya, inancımız gereği diğer tarafın tarlasıdır. İnsan, bu dünyada ne ekerse, öbür dünyada hasadını alacaktır.
Üstelik bu dünyanın üç beş yılla sınırlı oluşu da düşünülürse, sınırlardan münezzeh diğer tarafın insan aklı ile anlatılması mümkün olamamaktadır. Ayet ve hadisler ise merakımızı gidermek şöyle dursun; sonsuzluğa daha bir meftun olmamıza yol açmaktadır.
Hatta verilen küçük ipuçları, Necip Fazıl Bey’in harika benzetmesi (teşbih) ile ‘sonsuzluk kervanı peşinde üç ayakla seken topal köpeğe’ dönmemize sebep olmaktadır.
Bu dünya için aç-susuz, uykusuz kalırız. Türlü sıkıntılar çekeriz. Af buyurun, taşıdığı yükün hayrını görmeyen eşek misali… Ya öbür dünya?
Bizim için, hiç de zor olmayan şartları yerine getirmemizi ister sadece. Bunlar da ruh ve beden sağlığımız, toplumsal huzurumuz için elzem olan şartlardır. Sonuçta dünya nimetleri birer kirli çaput eskisidir. Ama bunun idrak edilmesidir mesele…
Kabuğun çatlamasını, ışığa kavuşacağı günlerin özlemini yüreğinde hisseden bir civciv gibi; ten kafesin içinde debelenip duran insanoğlu, hayat dediği şu hengâmenin aslında bir uyku hali, daha doğrusu bir düş (rüya) olduğunu bir anlayabilse…
Bu beceri kazanıldığı takdirde, insan belleği bir yük olmaktan çıkıp, insanoğlunu kurtuluşa erdirecek olan sonsuzluk kapılarını açan birer anahtar işlevi görecektir. Bunlara nazeren şayet sizler benim bildiğimi bilseydiniz, dağlara çıkar hüngür hüngür ağlardınız.
Dönmemek üzere mallarınızı bekçisiz bırakırdınız. Fakat tükenmez ümitler, kalbinizden âhiret düşüncesini aldı. Bütün ümitleriniz, dünyanın nimetleri oldu. Hayvanlar gibi başınıza gelecekleri bilmeyecek kadar kör oldunuz.
Sizler din kardeşi olmanıza rağmen neden birbirinizi sevip nasihat etmiyorsunuz? Sizleri birbirinize düşüren, çirkin duygularınızdır. Sizler neden birbirlerinizi dünya işlerinde uyarırken, ahiret işlerinde uyarmıyorsunuz?
Hatta sevdiğiniz kişiye dahi ahretle ilgili öğüt vermiyorsunuz? Bunlar kalplerinizdeki imanın zayıflığının delilidir. Ahirette elde edeceğinize, dünyada kazandıklarınıza inandığınız gibi inansanız, ahiretin arkasında gitmekten dünyaya fırsat bulamazsınız.
Belki de hiçbir zaman ulaşamayacağınız hevesler için türlü sıkıntılara giriyor, değişik cürümleri uyguluyorsunuz. Ne kadar fenalaşmışsınız ki, içinizdeki imanınızın etkisini kaybetmişsiniz?
Şayet Hz. Muhammed (sav)’in getirdiğinden şüpheniz varsa, bize gelin, sizi aydınlatalım. Kalbinizdeki şüpheyi giderelim. Sizler akılsız insanlar değilsiniz ki, sizleri mazur görelim! Dünya hayatınızla ilgili davranışlarınızda doğru kararlar alıyorsunuz. Sizler neden dünyada elde ettiğiniz kârlardan dolayı seviniyor, kaybettiklerinizden dolayı hüzünleniyorsunuz?
Şayet içinizde hayra dönme meyli olanlarınız varsa, ben size her şeyi anlattım.” Bir gün Hz. Ömer (ra), Hz. Peygamber (sav)’in yanına vardı. Hz. Peygamber (sav)’i bir hasır üzerinde yatmakta ve mübarek teninin hasırdan izler taşımakta olduğunu gördü. Hz. Peygamber (sav)’in teninde hasırın iz yaptığını görünce, Hz. Ömer (ra) ağladı. Hz. Peygamber (sav): “Niçin ağlarsın ya Ömer?” diye sordu. Hz. Ömer dedi ki: “Niçin ağlamayayım Ya Resulallah? Kisra ile Kayser, bunca nimetler içinde, kalın döşeklerde gark olup yatarlar. Onlar Allah’ın düşmanlarıdır. Sen Allah’ın Habibi iken, mübarek tenin hasır iziyle yol yol olmuş. Altına abadan bir döşek alsan olmaz mı ya Resulallah?”
Hz. Peygamber (sav), Hz. Ömer (ra)’ın bu sözlerine karşılık şöyle cevap buyurmuştur: “Ya Ömer! Onlar öyle bir kavimdirler ki, ahiretin hoşluğunu istemeyip dünyanın rahatlığını ister tercih ederler. Biz ise öyle bir kavimiz ki, dünya rahatlığını terk ile ahiret rahatlığını tercih eder, isteriz. Ya Ömer! Bu dünya, ahirete nispetle şuna benzer ki; bir kimse denize serçe parmağını soksa, o serçe parmakta ne kadar su ve yaşlık mevcut olursa olsun, sıcak bir yaz gününde kısa bir zamanda o yaşlık, buhar olup, uçar gider.
Dünyanın var olması serçe parmaktaki su gibidir. Bel bağlamaya gelmez. Bu dünyanın, bunun gibi olan hayaline aldanan kimseye yazıklar olsun. Her insan, kurduğu bir dünyada kendi ölçülerine göre, ama o ölçüleri daha büyütmek ve genişletmek için çalışıyor…
Kimi başarılı oluyor, kimi ise sınıfta kalıyor… Her insan, kurduğu dünyanın içinde kendini, o dünyanın bazen vazgeçilmezi, bazen kralı, bazen imparatoru, bazen sultanı olarak görüyor…
Ama imparator da olsan, padişah, kral, sultan da olsan, dünya kadar malın da olsa fark etmiyor… Çünkü gideceğin yerde, etiketine, koltuğuna, parana puluna değil, nasıl yaşadığına, icraatına bakılıyor. Onun için önemli olan bu kubbede hoş bir seda bırakmak…
Krallar gibi yaşamak değil, önemli olan kral kalabilmek… Gönüllerin kralı olmak isteyenlere selem olsun. Sevgiler…
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÖŞE YAZILARI
23 Şubat 2021 Yazar Makaleleri
21 Şubat 2021 Yazar Makaleleri
14 Şubat 2021 Yazar Makaleleri
14 Şubat 2021 Yazar Makaleleri